Mehmet Faruk Gürtunca kimdir, Bilhassa çocuklar için yazdığı şiirlerle ilgi gördü. Çeşitli mecmualar çıkardı.
Mehmet Faruk Gürtunca, 1904 yılında Edirne‘de doğmuştur. 1918 yılında Edirne İlkokulundan mezun oldu. Edirne Öğretmen Okulundan 1922 yılında öğretmen olarak mezun oldu. Okulunu bitirdikten sonra öğretmenlik yaparken İstanbul Üniversitesi Dişçilik Fakültesini de bitirdi.
Mehmet Faruk Gürtunca, Çağlayan, İmrahor, Halıcıoğlu, Ortaköy, Gazipaşa, Balmumcu ilkokullarında ve İnönü Öksüz Yurtlarında Öğretmenlik, Galatasaray Lisesi Birinci ve İhzari Kısımlarında (Hazırlık sınıfı) 7 yıl Türkçe Öğretmenliği yaptı.
İstanbul’da; İçtihat, Servet-i Fünûn, Hayat, Süs Mecmualarında müelliflik yaptı.
Mehmet Faruk Gürtunca, daha sonra yayıncılığa geçti. Cumhuriyet periyodunun tesirli çocuk mecmualarından Çocuk Sesi (1932), Afacan (1934), Gelincik (1936), Çocuk Gözü (1945) mecmualarını çıkardı. Yetişkinlere yönelik olarak da Okul ve Öğretmen, Her Ay, Her Hafta, Hergün (1953-72) mecmua ve gazetelerini yayımladı.
Selanik’te Selamet, Hergün Ekspres, Hergün, Edirne, Siyasi Yıldırım Postası, Demokrat Siyaset ve Yeni Halk Gazetelerinin sahiplikleri ve Başmuharrirliklerini yaptı. Dava Matbaası sahipliği, Bayan Aile Mecmuası sahipliği, Türk Basın Birliği ve Türk Eğitim Derneği İslam Şubesi Başkanlığı da yaptı.
Edebiyata şiirle başlayan Mehmet Faruk Gürtunca, sonraki yıllarda tarihi hususları oyunlaştırdı, eski yapıtlardan sadeleştirmeler yaptı.
1957-1960 ortası DP İstanbul milletvekili olarak TBMM‘de bulundu. 27 Mayıs 1960 askeri darbe sonrası bir müddet Yassıada‘da tutuklu kaldı.
Mehmet Faruk Gürtunca, evli idi ve 3 çocuğu vardı.
Mehmet Faruk Gürtunca, 5 Ağustos 1982 tarihinde İstanbul‘da 78 yaşında ölmüştür.
Kitapları :
Şiir:
– Çocuklara Şiir Kitabı (çocuk şiirleri, 1928),
– Anadolu (1939),
– Bu Arslana Dokunmayın (kahramanlık şiirleri, 1939),
– 30 Ağustos Zafer Aslanları (1939),
– 23 Nisan Şiirleri, Manzum Okul Piyesleri (1943),
– Atatürk‘e Ağıt: Millete Destan (1944),
– Kaside-i Varak (1945),
– Bu Vatana Dokunmayın (1946),
– İzmit’te Feci Bir Biçimde Batan Vapurun Kurbanları Destanı (1958),
– Kıbrıs Destanı (1964),
– Tuna Gülü (1971).
Oyun:
– Kanlı Akşam (manzum, 1927),
– Zafer Yıldızları İnkılaplarımız (1936),
– Anadolu (1939),
– Dağ Başında Aşk (1939),
– Küçük Şehit (1943),
– Öğretmen Kalbi (1943),
– Oğuz Han, (1944),
– Oğuzhan (1971),
– Büyük Hakan Alparslan (1971),
– Tuna Gülü (1971),
– Fatih Sultan Mehmet (manzum, 1979).
Roman:
– Dağ Başında Aşk (1939).
Diğer Eserleri:
– Hayat Suyu (1944),
– İnönü Anadolu’ya Nasıl Geçti (1944),
– Yahya Kemal (1949),
– Elli Yıllık Kalem Büyükleri ( 1953),
– Edirne Erkek İlköğretmen Okulunun 87. Kuruluş Yıldönümü Kutlanırken (1969),
– Sevgili Üstat Münif Fehim (1970),
– Peygamberler Tarihi (1979),
– Âdem ile Havva ve Peygamberler Tarihinden Seçilmiş Kıssalar (1982),
– Ferhat ile Sevimli (1982).
Çeviri-Sadeleştirme:
– Orman Prensi Ceylan Bambi (Felix Salten‘den, 1945),
– Peygamber Efendimizin Hayatı (Erzurumlu Mustafa Darîr‘den, 1963),
– Peygamber Efendimizin Hayatı (Mustafa Darir’den, Siyer-i Nebi sadeleştirme, 1965),
– Vatan veyahut Silistre (Namık Kemal‘lin) 1965
– Leylâ ile Mecnun (Genceli Nizami‘den, 1966),
– Ne İstiyoruz? (Rudi Dutschke‘den, 1968),
– Hadikatü’s Süedâ (Fuzuli‘den sadeleştirme, 1970),
– Delâil-i Hayrat Şerhi (Muhammet Kara Davut Efendi’den, 1977),
– Kimyâ-yı Saadet (İmam Gazali‘den, 1977),
– Leylâ ile Mecnun (Fuzuli‘den, 1977).
Şiirlerinden örnek :
Anadolu
Sen ne hoş bulursun
Gezsen Anadolu’yu
Dertlerden kurtulursun
Gezsen Anadolu’yu.
Billur ırmakları var,
Buzdan kaynakları var,
Ne beğenilen toprakları var,
Gezsen Anadolu’yu.
Gülerken köylü kızlar
Güler güya yıldızlar,
Ne kalbin, gönlün sızlar.
Gezsen Anadolu’yu.
Derde şifa bulursun,
Halkta vefa bulursun,
Kim der cefa bulursun
Gezsen Anadolu’yu.
Kırlarında koşar at,
At, ruhunu savur, at,
Ruhunda açar kanat
Gezsen Anadolu’yu.
Dağdan serin yel eser,
Soğuk suları Kevser,
Güzelliği şaheser
Gezsen Anadolu’yu.
Bir ağaç kabuğundan
İçince bir tas ayran,
Erir, varsa her yaran
Gezsen Anadolu’yu.
Ne eşsiz yerleri var,
Beldeler dilberi var,
Bin Bursa, İzmir’i var
Gezsen Anadolu’yu.
Hanlar, köprülerden aş,
Ellerden ele dolaş.
Yumuşak gelir her taş
Gezsen Anadolu’yu.
Orda bahar diğerdir,
Kışlar yazlar oburdur,
Ah… Bu diyar oburdur,
Gezsen Anadolu’yu.
Anayurt
Dicle, Seyhanla Toroslar… Kızılırmakla Fırat,
Şaha kalkmış başı karlar dolu yüksek Ararat,
İzmir’in engin üzüm bağları, Antalya, Hatay,
İşte hür yurdumun üstünde gezen sevgili ay…
İşte şarkında büyük Van gölü, garbında Meriç!
İnce bir tül üzere işlenmede her kalbe sevinç!
Herkes atmış yüreğinden koca hicran ağını,
Kızların çehresi andırmada gül yaprağını!
Yaşlı gözler güler olmuş… Saçı akpak nineler,
Demiyorlar: “Senelerdir bu yürekler inler!.”
Gitmiyor genç eri yadellere artık şu dulun,
İşte gül bahçesi olmuş önü binbir okulun!
Çeyzinin üstüne yaşlar akıtan kızlar yok,
Yok elemler dağıtan, gam dağıtan rüzgar yok,
Yok, o “zemzem” diye her gün su veren pirin eli,
Bir sevinç müziği halinde uçar ülke yeli!..
Dünkü kerpiç, basık konutlar ne hoş şenlenmiş,
Tam otuz beş bin olan her köye cennet denmiş!
Çekmez olmuş kara gurbet oylun üstünde bir ah,
İşte yurdun doğuyor üstüne hulyalı sabah!
İşte her kentimizin gökleri ışıklar doluyor,
Yılların ördüğü mazi denilen renk soluyor!
Bakın askerliğe koşmuş vatanın erlerine,
En az on beş yıl olan gam dolu gurbet yerine
On beş ay askeri olmuş vatanın bak, şu çocuk,
Ne Yemen var, ne de Balkan… Ne yakınlaşmış ufuk!
Dümdüz olmuş ve geçilmez koca dağlar, taşlar,
Şaha kalkan aziz dağlar üzere kalkmış başlar!.
Erzurumdan Mericin üstüne gelmiş demir ağ,
Her tünel bir dağı yapmış köye varlıklı memba!
Öğrenilmiş: Oto, tayyare, buhardan makina,
Geziyor köylü çocuklar da vatandan vatana!
Koca dünyalara meydan okuyor Türk eri bak!..
Kararan ülkeyi yapmış ta güneşler yeri bak.
Uçuyor ruhu semamızda kutsal (Ata)nın,
Nerde bilmem eşi dünyada, bu eşsiz vatanın?.